Mağduriyetlerin Ortak Noktası AK Parti’nin Getirmiş Olduğu Bozuk Sistemdir! | Saadet Partisi
 
   

Mağduriyetlerin Ortak Noktası AK Parti’nin Getirmiş Olduğu Bozuk Sistemdir!

12.2.2025

Mağduriyetlerin Ortak Noktası AK Parti’nin Getirmiş Olduğu Bozuk Sistemdir!

Genel Başkanımız Mahmut Arıkan, TBMM Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

Konuşmasına İliç maden faciasına değinerek başlayan Genel Başkanımız Arıkan, şunları söyledi:
“Türkiye’nin son dönemlerde yaşadığı en büyük çevre felaketi İliç maden faciasından bahsetmek istiyorum. Bundan tam 1 yıl önce 9 emekçimiz; aç gözlülük, rant ve ihmal nedeniyle tonlarca toprağın altında kaldı. Öncelikle bu faciada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, aile ve yakınlarına sabırlar diliyorum. Aradan geçen zamanda ne asıl sorumlular bulunabildi, ne de bundan sonraki kazaları önlemek adına bir adım atılabildi.

KAYYUM ATAMAK İÇİN BİR GÜNDE KARARNAME YAZANLAR İLİÇ’İN 8 AYDIR RAPORUNU YAZAMADI!

Bakın; İliç Araştırma Komisyonu son toplantısını 9 Temmuz’da yaptı. Üzerinden tam 8 ay geçti. Bırakın sorumluların ortaya çıkarılmasını, daha komisyonun raporu bile yazılamadı. Hepimiz asıl sorumluyu çok iyi biliyoruz; Nerden biliyoruz Soma’dan biliyoruz, Ermenek’ten biliyoruz, Amasra’dan Çorlu’daki tren kazasından, Kartalkaya’daki otel yangınından biliyoruz. Kayyum atamak için bir günde kararname yazanlar, bir gecede yandaş şirketlere vergi affı çıkaranlar, 9 kardeşimizi kaybettiğimiz İliç’in 8 aydır raporunu yazamadılar! Biz İliç’te yine rant, ihmal ve denetimsizlikten oluşan ‘ölüm üçgenini’ görüyoruz. Yine; işadamı, siyasetçi ve bürokratlardan oluşan ‘menfaat üçgenini’ görüyoruz.

MADEN ALTINDA KALAN 9 KİŞİNİN HAYATI KAÇ MİLYON EDER?

Kazanın yaşandığı madende 2019 yılında boruların patlamasıyla tonlarca siyanür nehre akmıştı. Bunun için sadece 16 milyon ceza verilmişti. Bütün bunlardan sonra madene iki kez kapasite artışı için izin verilmişti! Soruyorum: Bir bardak temiz su, nefes alan bir ağaç, çağıldayan bir dere kaç milyon eder? Soruyorum AK Partili arkadaşlar! Maden altında kalan 9 işçinin hayatı, umutları, geride bıraktığı aileleri kaç milyon eder? Komisyon raporu henüz açıklanmadı fakat komisyonda gördüğümüz duyduğumuz net bir fotoğrafı milletimizle paylaşmak istiyorum;
faciaya neden olan toprak kaymasının bulunduğu alanın ilgili 3 bakanlıktan hangisinin sorumluluğunda olduğunu bir türlü bulamadık. Çok tanıdık geldi değil mi? Haftalardır bunu konuşuyoruz. Yetki var, sorumluluk yok! Türkiye her yıl kazalara,felaketlere kurban vermek zorunda değildir. Bunun sağlanması için hangi kanun çıkacaksa biz hazırız. Kanunlara uygun çalışma koşullarını sağlayacak uygulamaların destekçisiyiz. Yeter ki samimiyet görelim!

KİMSE GÜVENDE DEĞİL!

Bugün bu ülkede yaşayan herkes, hükümetin uygulamaları nedeniyle bir şekilde, mağdur olmuş durumda. Kimse güvende değil, çünkü her yeni karar, her yeni düzenleme, her yeni politika bir kesimi daha mağdur ediyor.
İşte 6 Şubat depremleri sonrası, bölgedeki durum ortada. Depremzede vatandaşlarımızın mağduriyeti hala devam ediyor. Depremzede, bugün depremden çok Rezerv alan uygulamasından mağdur. Depremzede, bugün depremden çok yetki karmaşasından mağdur. Muhatapsızlıktan, plansızlıktan, tutulmayan sözlerden dolayı umutlarını yitirmişler.

HER YASAL OLAN HELAL DEĞİLDİR!

Geçtiğimiz hafta tüm kadrolarımızla deprem bölgesindeydik. Bir dokunduk, bin ah işittik. Şimdi size çok çarpıcı bir örnek vereceğim. Düşünün bir sabah uyandınız, hazırlandınız işe gideceksiniz telefonunuza bir mesaj. Mesaj da şu! ‘Adınıza kayıtlı taşınmaz üzerinde, re’sen kamulaştırmasız el koyma suretiyle tescil işlemi yapılmaktadır.’ Bu mesajı alsanız ne hissedersiniz? İlk hissedeceğiniz Acaba dolandırılıyor muyum hissi olacaktır! İşte Malatya’nın Yeşilyurt ilçesi, İkizce Mahallesi sakinleri bir sabah uyandıklarında bu mesajı aldılar.
Yıllarca emek vererek sahip oldukları tapulu arazilerine el koyulduğunu öğrendiler. Hem de mahkeme kararı bile olmadan, sadece bir SMS’le. Tam 45 ailenin 211 tapusuna bir gecede el konuldu. Depremden sonra çıkarılan bir kararnameye binaen yapıldı. Dediler ki, ‘Acil durum’ var, kamulaştırma yapacağız. Ama şimdi görüyoruz ki bu karar, insanların arsalarını evlerini gasp etmek için kullanılıyor! Bu dayatmaları, bu ‘ben yaptım olduları’ mecliste bizim bütün muhalefetimize rağmen çıkardığınız yasaya dayandırabilirsiniz; Ama unutmayın: ‘Her yasal olan, helal değildir!’ Biz bunu kabul etmeyiz! İkizce mahallesindeki hemşerilerimizin haklı taleplerini buradan dile getiriyor, yetkilileri vicdanlı olmaya insanların mağduriyetlerini gidermeye davet ediyoruz.
Devlet hastanelerinde görev yapan diş hekimlerimiz iş bırakma kararı aldı. Diş hekimleri her gün onlarca hastaya bakmaya zorlanıyor. Böyle olunca tedaviye yeterli zaman ayrılamıyor; sonuçta hem hastalar hem hekimler mağdur oluyor. Yanlış sağlık politikalarımız yüzünden OECD ülkeleri arasında 100.000 kişiye düşen diş hekimi sıralamasında sondan 3. sıradayız. Kendi emeğiyle ayakta durmaya çalışan, ona rağmen mağdur olan diş hekimlerinin bu haklı mücadelesini destekliyoruz haklı mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu bir kez daha ifade ediyorum. 

HEM ÖĞRETMENLERİ, HEM ÖĞRENCİLERİ, HEM DE VELİLERİ MAĞDUR ETMEK SİZLERE NASİP OLDU!

Sağlık böyle de eğitim nasıl? Orada da durum pek iç açıcı değil. Bugün 70 binin üzerinde ücretli öğretmen, hem düşük maaşlarla hem de özlük hakları olmadan çalıştırılıyor. Düşünün. Aynı işi yapıyorlar, aynı sorumluluğu taşıyorlar ama güvenceleri yok, hakları yok, gelecekleri belirsiz! Bu uygulama, yalnızca eğitimin kalitesini düşürmekle de kalmıyor, aynı zamanda öğretmenlik mesleğinin itibarını da zedeliyor. Geçtiğimiz günlerde Şanlıurfa’da eylem yapan öğretmenlerimize kulak verin! Onların mağduriyetini duyun! Hem öğretmenleri hem öğrencileri hem de velileri mağdur etmeyi başarabilmekte sizlere nasip oldu!
Küçük esnafımız da mağdurlar grubuna dahil oldu. Bu hafta bir şey öğrendik. Maliye Bakanlığı bundan sonra işletmelerin kasasına oturacak, gün sonunda kazançlarını hesaplayabilecek. Milyarlarca liralık vergi borcunu bir çırpıda silenler, küçük esnafın üç kuruşunun hesabını yaparken hiç düşünmüyor mu? Esnaf zaten can çekişiyor. Düşmeyen enflasyon, kiralar, elektrik faturaları aldı başını gitti. Her gün zamlarla, borçlarla boğuşan esnafa şimdi de ‘kasana oturduk, gelirini izliyoruz’ deniyor. Ama büyük sermayeye dokunan yok! Vergi adaleti bu değil? Biz, alın teriyle ayakta durmaya çalışan esnafımızın yanındayız! Küçük esnafın belini büken, büyük sermayeye buyur geç diyen bu düzeni değiştireceğiz. 

MAĞDURİYETLERİN KAYNAĞI SİSTEM!

Bu ülkede kim mağdur değil ki? Asgari ücretli mağdur. 22.000 lira ile geçinmek imkânsız. Emekli mağdur. Hayatını çalışarak geçirdi, 14.000 lira ile geçinemediği için yine çalışmak zorunda. Öğretmen mağdur. Atanamadı, atanan da hak ettiği ücreti alamıyor. Gençler mağdur. 16 yıl okuyor, çabalıyor ama iş bulamıyor. Çiftçi mağdur. Tarlasını ekip biçiyor ama kazandığı masrafını bile karşılamıyor. Peki bu mağduriyetlerin ortak noktası ne? AK Parti’nin getirdiği bu sistem! Bu sistem, çözüm üretmiyor, mağduriyet üretiyor. Çünkü bu sistem, halkı değil, rantı düşünüyor! Bu sistem, adaleti değil, keyfiyeti esas alıyor.
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ: NE ARARSAN BULUNUR DERDE DEVADAN GAYRI!
Hep birlikte hatırlayalım. 2017 referandumunda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi bize nasıl anlatıldı?
‘Parlamenter sistem bize ayak bağı oluyor! Hızlı ve etkin kararlar alamıyoruz! CHS’ne geçince ülke uçacak! Bizim çözülemeyecek hiçbir sorunumuz yok, yeter ki Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçelim!’ denildi. Üzerinden tam 7 yıl geçti, Mesela Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin, hâlâ hunharca can almaya devam eden sokak köpekleri sorununu, çözmeye gücü yetiyor mu? İkide bir, aile, kültür, değerler türküsü söylüyorlar! Ben de soruyorum: aileyi, kültürü, değerlerimizi kanser eden gündüz kuşağı programlarına, televizyon dizilerine niçin dur demiyorsunuz? RTÜK ne işe yarıyor? Bir de neyden dert yanıyordu bu arkadaşlar? Bürokratik vesayetten! Ne zamana kadar? Tabi ki bürokrasiyi ele geçirene kadar! Cumhuriyet tarihinde daha önce örneği görülmemiş bir bürokrat tipi türedi ülkede! Bunu biz ‘en büyük hayırsever benim’ diyen Ziraat Bankası müdüründe bir kere daha gördük. Sonunda ‘şahsım devleti’ anlayışı, ‘şahsım bankası’ anlayışını doğurdu. Ankara bürokrasisinde vatandaşa tepeden bakan bir anlayış bugün egemen. Vatandaş üst üste iki soru soramıyor? Bugün git yarın gel, ‘Bugün git on gün sonra gel’e döndü. Vatandaş işini halletmek için daha önce olduğundan daha fazla torpil bulmak zorunda.

SON 1 YILDA İŞSİZ SAYIMIZ 1.7 MİLYON KİŞİ ARTTI!

Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin, ekonomik yıkımını anlatacak birçok malzeme var, ben bugün sizlere işsizlik rakamlarından bahsedeceğim. Aralık 2024’te işsizlik oranı %8.5 açıklandı. Yani 3 milyon insan işsiz. Hükümetin açıkladığı birçok rakamın gerçeği yansıtmadığı gibi bu rakam da gerçeği tam yansıtmıyor. Çünkü: iş bulma umudunu kaybedip, iş aramaktan vazgeçenler bu yüzde 8,5’e dahil değil. Tam zamanlı iş bulamadığı için  yarı zamanlı işlerde çalışmak zorunda kalanlar da yüzde 8,5’e dahil değil. Bunları da eklediğimizde işsiz sayısı 11.4 milyona çıkıyor. İşsizlik oranı da %28.2’ye fırlıyor! Peki dünya sıralamasında neredeyiz?
Uluslararası Çalışma Örgütü’nün verilerine göre bizden daha kötü durumda olan sadece 28 ülke var. Bunların yarısı Afrika ülkesi, diğerleri ise adını bile duymadığımız küçük ülkeler. Son bir yılda işsiz sayımız tam 1.7 milyon kişi arttı. Halkın alım gücünü düşürerek, talebi baskılayan ekonomi politikaları, artan 1.7 milyon işsiz sayısının en önemli nedenidir! Bakın, Ocak 2025 itibarıyla: açlık sınırı 22 bin TL-açlık sınırının altında, yoksulluk sınırı 72 bin TL çalışanların yarısı asgari ücretle, yani 22 bin TL ile geçinmeye çalışıyor!

BEDELİ HEP HALK ÖDÜYOR!

Şimdi soruyorum: Temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan insanlar enflasyonu nasıl artırabilir? Enflasyonu artıranlar belli! 2021’de servet transferiyle, düşük faizle servetine servet katanlar!
yüksek faizle kazancını daha da büyütenler, enflasyonu artırıyorlar. Kazanan hep aynı kesim! Bedeli ise halk ödüyor! İşte  Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi budur. Tekraren söylüyorum bu sistem, halkı değil, rantı düşünüyor!
GAZZE’DE YAŞANANLAR MÜSLÜMAN ÜLKE LİDERLERİNİN SESSİZLİĞİNDEN KAYNAKLANMAKTADIR!
Amerika başkanlığından çok, Gazze’de emlak tüccarlığına soyunan Trump için de birkaç söz söyleyelim. Öncelikle korkutarak sonuç almaya çalıştığını, blöf yaparak adeta kumar oynadığını biliyoruz. Bölgemizde ve özellikle Gazze'de yaşananlar maalesef ki Müslüman ülke liderlerinin sessizliğinden kaynaklanmaktadır. Binlerce kilometre öteden ‘Cumartesi günü Gazze'ye cehennemi yaşatacağız’ diyen Trump'a aynı sertlikte cevap veren bir lider maalesef bugün yok! Eğer ‘Cumartesi dünyanın her hangi bir yerinde ve özellikle Gazze'de tek bir mazlumun kılına zarar gelirse 50 eyaletin 50'si de cehennemi yaşar’ diyecek cesaret ve dirayette bir lider olsaydı Trump bu cümleyi kuramazdı. İslam dünyasının böylesi bir lidere ihtiyacı var. O zaman göreceksiniz iki milyarı aşkın Müslüman o liderin arkasında saf tutacaktır. Biz bunu Necmettin Erbakan Hocamızda gördük. Endonezya'dan Fas'a kadar Müslümanların nasıl aynı duada buluştuğuna şahit olduk. Allah'ın izniyle biz bunu tekrar başaracağız.

Trump’ın bu kadar pervasızca konuşması karşısında Gazze’liler asla geri adım atmayacaklar. 
Onun ölümü gösterip sıtmaya razı etmek taktiğine asla boyun eğmeyecekler. Cehennemin kapılarını açacağını söyleyenler 467 gün boyunca ellerinden geleni artlarına koymadılar ama o ateşte kendileri yandılar. Artık cılız çıkan seslere tahammülümüz yok, yol haritası netleşmeli, saflar sıklaşmalıdır. Gazze hiçbir algı operasyonuna kurban edilmemelidir. Vakit birliğin, cesaretin, dirayetin ve icraatın vaktidir. Her şeyden önce ateşkesi ihlal eden İsrail'in ateşkese uyması için uluslararası bir baskı kurulmalı ve yaşanan ihlallere son verilmelidir. Hamas'ın yapılan ihlallerden dolayı esir takasını askıya almasından sonra yine tehditler sıralayan eli kanlı, tescilli soykırım suçlusu Netanyahu'nun açıklamalarına cevap vermesi gereken sadece Hamas olmamalıdır. Gazze bu direnişin sembolüdür, yeniden doğuşun sancağıdır. Artık geriye dönüş yoktur, tarafsızlığa prim yoktur, sessizliğe müsamaha yoktur. Bu mücadelede taraf olmayan bertaraf olur. Kimse hakem rolüne soyunmamalı, kimse kulağının üzerine yatmamalıdır.

BUGÜN GAZZE’Yİ KAYBEDERSEK YARIN ANADOLU İÇİN DE MÜCADELE ETMEK ZORUNDA KALACAĞIZ!

Başkalarının senaryolarında gönüllü, gönülsüz oyuncu olanlar mutlaka kaybederler. İspanya, İrlanda, Finlandiya ve Güney Afrika gibi bölgede olmayan ülkeler net tavır koyabiliyorsa hiç kimse kusura bakmasın herkes artık somut adım atmak zorundadır. Bu zalim düzen Yı-kı-la-cak nokta! Bir an önce Gazze'nin imarı konusunda İslam dünyasının, İslam İşbirliği Örgütü çatısı altında, koordineli bir şekilde hareket etmesini sağlayacak bir yapı kurulmalıdır. Gazze'yi İslam dünyası imar etmelidir. Gazze’nin güvenliğini sağlamak için İslam ülkelerinin de içinde bulunduğu ‘Gazze Barış Gücü’ adıyla bir askerî güç kurulmalıdır. Bu barış gücünde başta soykırım davasını açan ve şu anda yaptırımla tehdit edilen Güney Afrika Cumhuriyeti başta olmak üzere soykırım ve işgal karşıtı tüm ülkeler bulunmalıdır. Ve bu Barış Gücü ne pahasına olursa olsun Gazze'yi teslim etmemelidir. Hiç kimse şunu unutmasın, Amerika'ya devredilmiş Gazze bir daha Gazzelilerin olmayacaktır. Gazze’yi teslim eden, görmezden gelen, bize dokunmasın da ne yaparsa yapsın diyen sadece Gazze’yi gözden çıkarmamış, aynı zamanda kendi topraklarını da sıraya koymuş demektir. Ve biz eğer bugün Gazze'yi kaybedersek yarın Anadolu için mücadele etmek zorunda kalacağımızı bilerek hareket etmek zorundayız.

NEYİ BEKLİYORSUNUZ?

Milletimiz adına buradan “sorumsuz yetkililere” sesleniyorum: Gıda fiyatları artıyor, köyler boşalıyor, tarım ve hayvancılık bitiyor. Köye dönüşü teşvik edecek projeler geliştirmek için NEYİ BEKLİYORSUNUZ? Madde bağımlılığı tehlikesi çığ gibi büyüyor. Bu sorunla daha etkin mücadele etmek için NEYİ BEKLİYORSUNUZ? Sokaklar poligonu aratmıyor. Şehirlerimiz Teksas’a döndü. Bireysel silahlanmayı önlemek için bir yerlerden silah bırakma çağrısı mı gelecek? NEYİ BEKLİYORSUNUZ? Gündüz kuşağı programları ile aile kurumunun altı oyuluyor. Aileyi reyting canavarına kurban etmemek için NEYİ BEKLİYORSUNUZ? Geçim için değil, seçim için acele edenler; gerçek gündeme dönmek için NEYİ BEKLİYORSUNUZ?
Milletin refahıyla değil, vergi matrahıyla ilgilenenler; aslan payını yandaşa verip refah payını vatandaştan esirgeyenler: Ucube ekonomi modelinden vazgeçmek için NEYİ BEKLİYORSUNUZ? Kartalkaya faciasıyla ilgili olarak Sayın bakanı görevden almak için NEYİ BEKLİYORSUNUZ? Gazze ile ilgi, dostunuz Trump'ı, gördüğü fantastik rüyadan uyandırmak için NEYİ BEKLİYORSUNUZ?

ONLAR BEKLİYOR AMA BİZ BEKLEMEYECEĞİZ!

Evet onlar bekliyor, ama biz beklemeyeceğiz! Türkiye’mizi karış karış geziyoruz. İnsanımıza gidiyoruz. Geçen hafta arkadaşlarımız Türkiye’nin ve Avrupa’nın bir çok yerinde programlar yaptılar vatandaşlarımızla buluştular. Ben de Hatay, İzmir, Kahramanmaraş ve Malatya’da vatandaşlarımızla buluştum. Bu hafta Kastamonu, Karabük, Tekirdağ ve Bursa’ya gideceğiz. Hemşerilerimizle kucaklaşacağız. Dertlerini dinleyecek, notlarımızı alacağız. Sonra ilgilisine gideceğiz; konuşacağız, ne gerekiyorsa yapacağız. Ama bir şekilde bu dertleri çözeceğiz. Ta ki, hep birlikte, hepimizin güldüğü adil, müreffeh, ‘Yaşanabilir Bir Türkiye’ kurana kadar!”